Portre, bir kişinin ruh haritasını çıkaran ve onun daha iyi tanınmasını sağlayan edebî türlerin başında gelir. İçinde kurgu barındırmayan ve anlam yoğunluğu olarak kişiye odaklanan portre için, betimleme sanatı da denebilir. Portre yazarı gördüğünü, şahit olduğunu anlatır. Nazarî bilgilerin yerine somut veriler yazarın elindeki en önemli kaynağıdır.
Edebiyat tarihimizde portre yazıları her zaman varlığını göstermiş, daha sonraki nesiller için bu yazılar bir kaynak niteliği de kazanmıştır. Bugün için edebiyat dünyasındaki birçok ismin tarihin karanlık sayfalarında yitip gitmemesini portre yazılarına borçluyuz.
Günümüzde çok da rağbet görmese de portre yazarları dergilerde ya da köşelerinde yazılarını sürdürüyor. Mehmet Aycı da bu isimlerden biri. Uzun yıllardır Hece dergisinde portre yazmaya devam ediyor Aycı. Bu yazıların birçoğu da kitap haline geldi. Şimdi, Ekim 2023’te Hece Yayınları arasında çıkan Zeki Bey “Bir Zeki Ergezen Portresi- ile karşımızda Aycı.
İş ve siyaset dünyasının tanıdığı bir isimdi Zeki Ergezen. İl müdürlükleri, daire başkanlıkları, genel müdürlükler, milletvekilliği, bakanlık görevlerinde bulunmuş bir isim olan Ergezen 2 Ekim 2020’de aramızdan ayrılmıştı.
Mehmet Aycı’nın portre yazıları şair kaleminden çıktığını hissettiren bir özgünlüğe sahiptir. İnce noktaları yakalayan, anlatılan kişinin çok da göz önünde olmayan farklı yönlerini ortaya çıkaran bir imgesel vurguyu da içinde taşıyan yazılardır. Zeki Ergezen portresinde de aynı yolu izliyor Aycı. Bir şiir gibi başlıyor anlatım. Ahlat’ta doğan bir çocuk, tüm coğrafyayı izliyor adeta. Bebek çığlığının değdiği her yer kendinden bir parçayı taşıyor.
“Her ilk çığlık, oluş anında hayatın ta kendisidir kuşkusuz; yaratılışın ilk anından dünyaya inmemize kadar bütün süreçlerin, bütün aşama ve merhalelerin toplamıdır.” (s. 11)
Ergezen’in geniş bir biyografisi aslında bu kitap. Bunu sıradan bir biyografi olmaktan çıkaran ise anlatıma katılan yazarın özgün bakış açısı. Sadece bir biyografi eseri ortaya koymak istemiyor Aycı, bir mücadele insanını nesillere örnek bir şahsiyet olarak da göstermek istiyor.
“Zeki Bey’in sonraki dönemlerde yaptığı işlerde işe bakışındaki sonuç odaklı ve bütüncül bakışı, iş yapma tarzını belirleyen etkenlerden biri de onun çocukluğunda yaptığı işler olsa gerek.” (s.30)
Elbette sıradan bir kişi değil Zeki Ergezen. Ahlat’ta başlayan ve mücadele dolu bir hayatın tüm aşamalarını başarıyla yerine getiren bir kişilik olarak dünyada yer edinmiş bir görev insanı idi. Geldiği tüm görevleri hakkıyla yerine getirerek adından hayırla yâd ettirmiş, ülkeye birçok eser kazandırmış, Anadolu’nun Ankara’daki sesi olmuş ender kişiliklerdendi. Aycı; “Zeki Bey Çözer, Türkiye’yi Taşımak, Ankara’da Kim Var” gibi bölümlerde Ergezen’in bu yönlerine vurgu yapıyor.
“Gönül yapmanın, insanların gönlünü hoş etmenin en yüce mimarlık olduğu bilinciyle hareket etmiştir Zeki Bey…” (s.58)
Yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren ve gönüller yapmayı ihmal etmeyen Zeki Ergezen, Ankara’nın ve Anadolu’nun Zeki Bey’i olarak hayırla yâd edilmeye devam ediyor.